509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirli sektör ve mükellef gruplarına e-İrsaliye uygulamasına geçme zorunluluğu getirilmiştir. E-İrsaliye uygulaması, kâğıt ortamda düzenlenmekte olan “sevk irsaliyesi” nin elektronik ortamda düzenlenmesi, elektronik ortamda iletilmesi, muhafaza ve ibraz edilmesine ilişkin düzenlemeleri kapsayan uygulamadır.
Bu düzenleme kapsamında; Hal Kayıt Sistemine bildirim yapma yükümlülüğü bulunan ve komisyoncu veya tüccar olarak sebze ve meyve ticareti ile iştigal eden mükellefler 01.01.2020 tarihine kadar e-İrsaliye uygulamasına geçmek ve bu tarihten itibaren (bu tarih dâhil) düzenleyecekleri irsaliye belgelerini e-İrsaliye olarak düzenlemek zorundadır.
Yine ilgili düzenleme kapsamında aşağıda sayılan mükellefler 01.07.2020 tarihine kadar e-İrsaliye uygulamasına geçmek ve bu tarihten itibaren (bu tarih dâhil) düzenleyecekleri irsaliye belgelerini e-İrsaliye olarak düzenlemek zorundadır.
Ayrıca yukarıda belirtilen mükelleflerden (Hal Kayıt Sistemine bildirim yapma yükümlülüğü bulunan ve komisyoncu veya tüccar olarak sebze ve meyve ticareti ile iştigal eden mükellefler dahil) , 01.01.2020 tarihinden itibaren (bu tarih dahil) işe başlayacak olanlar için e-İrsaliye uygulamasına geçme zorunluluğu, söz konusu işlemlerin gerçekleştirildiği ayı izleyen dördüncü ayın başından itibaren başlayacaktır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun istisnaları düzenleyen 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde; kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların %50’lik kısmının kurumlar vergisinden müstesna olduğu, bu istisnanın satışın yapıldığı dönemde uygulanacağı ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulmasının ve satış bedelinin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesinin şart olduğu, bu sürede tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin ziyaa uğramış sayılacağı, aynı şekilde istisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmına uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin de ziyaa uğramış sayılacağı, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançların istisna kapsamı dışında olduğu hükme bağlanmıştır.
İstisnaya konu olan taşınmazlar, Türk Medeni Kanununda “Taşınmaz” olarak tanımlanan ve esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır.
Bunlar Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesinde;
olarak sayılmıştır.
Elden çıkarılacak taşınmazlardan doğacak kazancın, bu istisna uygulamasına konu olabilmesi için taşınmazın Türk Medeni Kanununun 705 inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, ilgili kurum adına tapuya tescili yapılmamış bir binanın satışından doğan kazanca bu istisna uygulanmayacaktır.
Fiiliyatta cins tashihinin kurum adına tapuya tescilinin yapılmasında çeşitli nedenlerle gecikmeler olabilmektedir. Bu gibi durumlarda, taşınmazın işletme aktifinde iki yıl süreyle bulunup bulunmadığının, tespitinde, işletmede iki yıldan fazla süreyle sahip olunarak fiilen kullanıldığının, yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik edilebilmesi mümkün olabilecektir.
Örneğin; organize sanayi bölgeleri tarafından verilen tahsis belgesine istinaden veya çeşitli nedenlerle iki yıldan fazla süreyle fiilen kullanılan ancak, tapuda kurum adına henüz tescil edilmemiş bir taşınmazın tahsis belgesine dayanılarak veya zilyetliğin devri suretiyle satılması durumunda bir taşınmaz satışından bahsedilemeyeceğinden istisna uygulanmayacak, ancak, iki tam yıl kullanıldığı yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde tevsik edilen taşınmazın tapuda kurum adına tescil edildikten sonra satılması halinde, satıştan elde edilen kazançlar bu istisna kapsamında değerlendirilecektir.
Taşınmaz tanımına, taşınmazın bütünleyici parçası niteliğinde olan unsurları da girecektir. Bütünleyici parça, Türk Medeni Kanununun 684 üncü maddesinde, “Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Taşınmaz tanımına, taşınmazın eklentisi niteliğinde olan unsurlar girmeyecektir. Eklenti, Türk Medeni Kanununun 686 ncı maddesinde; “Bir şeye ilişkin tasarruflar, aksi belirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar. Eklenti, asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. Eklenti, asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmez.” şeklinde tanımlanmıştır.
İstisna uygulaması sabit üretim vasıtası niteliğindeki makineler açısından değerlendirildiğinde, makinelerin sökülmesi gerektiği zaman bina tahrip olacak veya zarar görecek ise bu makineler binanın bütünleyici parçası olarak kabul edilecektir. Aynı şekilde, bina ile birlikte bir bütün oluşturan ve birbirinden ayrılmaları halinde istenilen faydayı sağlamayacak durumda olan makineler de binanın bütünleyici parçasıdır. Bunlara örnek olarak transformatörler, kazanlar, zemine raptedilen türbinler sayılabilir.
Taşınmazlarla birlikte satışa konu olan ve o taşınmazın bütünleyici parçası sayılan şeylerin satışından elde edilen kazançlar da istisna kapsamında değerlendirilecektir. Ancak, taşınmazın zeminine veya duvara sabitlenmiş olmakla birlikte münferiden veya toplu olarak sökülüp satılması mümkün olan ve bu takdirde işletmenin sınai olma vasfını değiştirmeyen ve üretimi de aksatmayan makine ve benzeri aletler bütünleyici parça niteliğinde değerlendirilemeyeceğinden bunların satışından doğan kazanç, istisnadan yararlanamayacaktır.
Öte yandan, makinelerin taşınmazdan bağımsız olarak satılması halinde, mütemmim cüz olma vasıfları kalmayacağından, bunların satışı menkul mal satışı olarak kabul edilecektir.
Çalışanı bulunmayan mükellefler ile zirai tevkifat yapmayan mükellefler üç aylık vergilendirme dönemleri itibariyle beyanname vermeye devam edebilirler.
En az bir sigortalı çalışanı bulunan mükellefler ise aylık mükellefiyete dönmek zorundadırlar. Haziran ayına ilişkin muhtasar beyannamesinde işçi çalıştırdığını beyan eden ve vergilendirme dönemi 3 aylık olan mükelleflerin vergilendirme dönemi sistem tarafından aylık döneme çevrilmiştir.
1 ila 10 sigortalı çalışanı bulunan mükellefler beyannamenin vergi tevkifatlarına ilişkin kısmının doldurulması sırasında aşağıdaki iki yöntemden birisini seçebilirler.
1.Yöntem: 10 ve daha az işçi çalıştırılıyorsa, üç aylık dönemin birinci ve ikinci aylarında beyannamenin sadece “SGK Bildirimleri” bölümü, üçüncü ayda ise hem “SGK Bildirimleri” hem de vergi tevkifatlarına ilişkin bölümleri doldurularak beyanname gönderilebilir.
2.Yöntem: 1 ila 10 sigortalı çalışanı bulunan mükellefler “SGK Bildirimleri” ile birlikte vergi tevkifatlarını da aylık dönemler halinde beyan edebilirler. Bu durumda tahakkuk eden vergilerin beyan edildiği ayda ödenmesi gerekmektedir.
1 ila 10 sigortalı çalışanı bulunan mükellefler yukarıdaki yöntemleri uygulamak için vergi dairesine herhangi bir bildirimde bulunmasına gerek bulunmamaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1.maddesi uyarınca, Türkiye’de yapılmayan hizmetler katma değer vergisinin konusuna girmez ancak, Türkiye’de yapılmamakla birlikte Türkiye’de yararlanılan bir hizmet varsa verginin konusuna girecektir. Diğer taraftan, Türkiye’de yapılmakla birlikte, yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetler Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-a maddesi gereğince vergiden istisna olacaktır.
“Yurt dışı müşteri” ve “yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmetler” ifadelerinden ne anlaşılması gerektiği ise Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 12/2.maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
“Yurt dışındaki müşteri tabiri; ikametgâhı, kanuni ve iş merkezi yurt dışında olan alıcılar ile yurt içinde bulunan bir firmanın yurt dışında kendi adına müstakilen faaliyet gösteren şubelerini ifade eder. Bir hizmetin yurt dışındaki müşteriler için yapılan hizmet sayılabilmesi için aşağıdaki şartlar yerine getirilmiş olmalıdır.
1)-Hizmetler yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olmalıdır.
2)-Hizmetten yurt dışında faydalanılmalıdır.
Katma değer vergisi uygulamasında, ikametgâhı, kanuni ve iş merkezi yurt dışında olan şirket, eğer Türkiye’de her hangi bir şube açmış ise söz konusu şubeye verilen hizmetler yurt içindeki her hangi bir müşteriye verilen hizmet hükmünde olduğundan hizmetin bedeli döviz olarak tahsil edilmiş olsa bile verilen hizmet nedeniyle düzenlenen faturada katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir. Dolayısıyla, hizmet yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış ve bu hizmetten de yurt dışında faydalanılmış olması gerekmektedir.
Hizmetin İhracat İstisnası Kapsamında Değerlendirilmesi İçin Gerekli Şartlar
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11.maddesinin son fıkrasında Maliye Bakanlığına “istisnaların uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme” yetkisi verilmiş, bakanlık verilen bu yetkiye istinaden yayınlamış olduğu 26 seri No’lu KDV Genel Tebliği ile hizmet ihracında katma değer vergisi istisnası uygulanabilmesi için aşağıda sayılan 4 (dört) şartın birlikte gerçekleşmesi gerektiğini belirlemiştir.
Peşin bedel karşılığı ihracatın 24 ay içerisinde yapılması zorunludur. Peşin döviz karşılığında 24 ay içerisinde ihracat yapılmaması veya bu süre içerisinde peşin döviz tutarının tamamının tek seferde iade edilmemesi durumunda bu tutar kambiyo mevzuatı açısından prefinansman kredisi hükümlerine tabidir. Ancak, 24 ay tamamlanmadan önce indirim, iskonto veya malda bozulma gibi haklı sebeplerin bulunması ve bu durumun ihracatçı tarafından peşin bedelin transfer edildiği/getirildiği bankaya sözleşme ve kesin satış faturasında yapılan değişiklikle tevsik edilmesi halinde peşin bedelin tevsik edilen tutar kadar kısmının iade edilmesi mümkündür. Bu durum dışında kalan kısmi iadelerde kısmi iade tarihinde söz konusu peşin bedel prefinansman hükümlerine tabi olur.
Kısmi olsun veya olmasın Bankalarca yalnızca transferi gerçekleştiren kişiye peşin bedelin iadesi mümkündür. Peşin bedelin iadesine ilişkin KKDF mevzuatı hükümleri saklıdır.1
Bankalarca peşin bedel tutarının firma hesabına geldiği tarihten itibaren azami 24 ay içerisinde İBKB düzenlenmesi mümkündür.
Peşin bedeller, gönderenin muvafakatı ile devreden ihracatçı firmanın yazılı beyanının alınması ve devralan tarafından tekrar devredilmemek kaydıyla başka bir ihracatçı firmaya devredilebilir.
Devir işlemi, bedelin döviz tevdiat hesabına transfer edildiği tarihten itibaren peşin bedelin kullanım süresi içinde kısmen veya tamamen sadece bir firmaya yapılabilir. Kısmi devir yapılan işlemlerde aynı firmaya bilahare devir yapılması mümkündür.
Gelir Vergisi Kanunu’na göre 7 gelir unsuruna (ticarî kazanç (basit usulde tespit edilen ticari kazançlar hariç), ziraî kazanç, ücret, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlar) ilişkin olarak elde edilen kazanç ve iratların Yıllık Beyanname ile beyanında; gelir vergisi matrahının tespitinde, beyan edilen gelir tutarından eğitim ve sağlık harcamaları indirim konusu yapılabilmektedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun “Diğer indirimler” başlıklı 89 uncu maddesinde, beyan edilen gelirin %10’unu aşmaması, Türkiye’de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamaları beyan edilen gelir tutarından indirilebilecektir. İndirim konusu yapılacak tutarın hesaplamasında, yıllık gelir vergisi beyannamesi üzerinde gayrisafi hasılattan giderler düşüldükten, indirimler ve geçmiş yıl zararları düşülmeden önceki safi irat tutarı esas alınacaktır.
Gelir vergisi matrahının tespitinde, gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden yapılabilecek indirimlerden biride eğitim ve sağlık harcamaları olup söz konusu indirimden yararlanmanın şartları şöyledir;
Gelir Vergisi Kanunu’na göre elde edilen kazanç ve iratların Yıllık Beyanname ile beyanında; gelir vergisi matrahının tespitinde, beyan edilen gelir tutarından bağış ve yardım harcamaları indirim konusu yapılabilmektedir.
Gelir vergisi mükellefleri; genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler ile kamu yararına çalışan dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yıllık toplamı beyan edilecek gelirin %5’ini (kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki illerde zikredilen kurum/kuruluş, dernek veya vakıflara yapılan bağış ve yardımların yıllık toplamı beyan edilecek gelirin %10’unu) aşmamak üzere, makbuz karşılığında yaptıkları bağış ve yardımları yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerinden indirim konusu yapabilirler. Burada dikkat edilmesi gereken husus bağış ve yardım yapılacak dernekler kamuya yararlı derneklerle, vakıflar ise Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflarla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla kamuya yararlı dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar dışındaki dernek ve vakıflara yapılan bağışların gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirden indirimi mümkün değildir.
Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve 100 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı beyan edilen gelirden indirim konusu yapılabilecektir.
Diğer Kanunlara göre tamamı indirilecek bazı bağış ve yardımlar
Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedellerinin tamamı beyan edilecek gelirden indirilebilecektir. Uygulamanın usul ve esasları, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan 251 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde açıklanmış bulunmaktadır. Buna göre;
Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve bilimsel araştırma faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan ya da Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen veya desteklenmesi uygun görülen çalışmalara ilişkin harcamalar ile bu amaçla yapılan her türlü bağış ve yardımların %100’ü beyan edilen gelirden indirim konusu yapılabilecektir.
Cumhurbaşkanlığınca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdî bağışların tamamı yıllık beyannamede bildirilecek gelirlerden indirim konusu yapılabilecektir.
İktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı, bildirilecek gelirlerden indirim konusu yapılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken konu iktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamının beyan edilecek gelirden indirim konusu yapılacağıdır. Şayet, söz konusu derneklere nakit olarak değil de ayni olarak bağış ve yardım yapılması durumunda, anılan dernekler kamuya yararlı dernek olmaları nedeniyle bu Derneklere yapılacak ayni bağış tutarının Takdir Komisyonunca belirlenmiş emsal bedelinin indirim konusu yapılması mümkündür. Ancak, 89. maddenin (4) numaralı bendi gereğince indirime konu edilen bağış tutarının, yıllık beyannamede toplam beyan edilecek gelir tutarının % 5’ini geçmeyecektir.
Yapılan bağış ve yardımların nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu teşkil eden mal veya hakkın varsa mukayyet değeri, yoksa 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre Takdir Komisyonunca tespit edilecek değeri esas alınacaktır. Konu hakkında, 10.03.2004 tarih ve 21 sıra no.lu Gelir Vergisi Sirkülerinde; bağış ve yardımların ayni olarak yapılması durumunda, bağışlanan veya yardım konusu yapılan mal veya hakkın varsa mukayyet değeri, bu değer yoksa Vergi Usul Kanununun 267. maddesinin üçüncü sırasına göre takdir komisyonunca belli edilecek emsal bedelinin indirime esas alınacağı, gelir vergisi mükelleflerince yapılan bağış ve yardımların ilgili kurumlardan alınacak belgelerle tevsik edilmesinin yeterli olacağı, dolayısıyla bu kurum ve kuruluşlardan alınacak belgelerin Vergi Usul Kanununun mükerrer 257. maddesindeki yetkiye istinaden indirim için geçerli belge olarak kabul edilmesi gerektiği açıklanmıştır.