Teknik İflas Durumunda Şirketin Alabileceği Kararlar Ve Bu Kararların Vergisel Değerlendirilmesi

*Bu makale yaklaşım dergisinin 2018/Ekim sayısında yayımlanmıştır.

Teknik İflas Durumunda Şirketin Alabileceği Kararlar Ve Bu Kararların Vergisel Değerlendirilmesi

1.GİRİŞ
Firmalar kar elde etme amacı ile kurulurlar, ancak ticari hayatta zarar da edebilmektedirler. Bazen işletmenin kötü yönetilmesi, bazen firmanın içinde bulunduğu sektörün düşme ivmesi göstermesi ve bazen de ekonominin içinde bulunduğu konjonktür nedeni ile gelir tablosu zarar ile kapanabilmektedir. En son yaşanan kur atağı karşında TL’nin değer kaybı yaşanması, çok sayıda şirketin kambiyo zararları veya finansman giderlerinin yükselmesi ile gelir tablolarının dönem zararı olarak neticelenmesine sebep olabilecektir. Firmaların zarar etmeleri durumunda karşı karşıya kaldıkları bir diğer risk, teknik iflas olarak adlandırılan, şirketin hukuken sona ermesidir. Teknik iflas niteliği itibari ile şirketin gerçekten iflas etmesi olmamakla birlikte Türk Ticaret Kanunu’ndaki şartların oluşması durumunda şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesine yol açmaktadır. Borca batıklık olarak da adlandırılan, 6102 sayılı TTK’nin 376’inci maddesinde düzenlenen teknik iflas burada karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımızda, firmanın 6102 sayılı TTK’nin 376’inci maddesi kapsamında sermaye kaybı hususu irdelenecek ve bu kapsamda yapılacak işlemlerin vergi mevzuatı karşısındaki değerlendirmeden sonra yapılacak işlemlerin örnek muhasebe kayıtları yapılacak olup en son olarak firmaların teknik iflas riski ile karşı karşıya kalmaması için önerilen diğer çözümler açıklanacaktır.

2. Türk Ticaret Kanunu açısından teknik iflas ve bu kapsamda alınacak kararların vergi mevzuatı karşında değerlendirilmesi
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesinin 2 inci fıkrasında, ‘’Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.‘’ hükmü yer almaktadır. Fıkra metninde de anlaşılacağı üzere, zarar nedeni ile sermaye ve kanuni akçeler toplamının üçte ikisi karşılıksız kalması durumunda yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırması gerekir. 15.09.2018 tarihli ve 30536 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de; toplantıya çağrılan genel kurulun aşağıdaki kararları verebileceği belirtilmiştir.
a) Sermayenin üçte biri ile yetinilmesi ve Kanunun 473 ilâ 475 inci maddelerine göre sermaye azaltımı yapılması,
b) Sermayenin tamamlanması,
c) Sermayenin artırılması,
Genel Kurulun bu üç karardan birini almaması durumunda ise şirket sona ermektedir. 376’ıncı maddenin gerekçesinde, Genel Kurulun bu seçenekler arasında tercih yapmaya zorlamasının sebebinin, şirketin durumunu bir an önce açıklığa kavuşturmak düşüncesi olduğu ifade edilmiştir. Genel kurulun alacağı kararları ayrıntılı olarak irdeleyecek olursak;

a) Sermayenin 1/3 ile yetinilmesi ve sermaye azaltımı yapılması: 6102 sayılı TTK’nın 376’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de; sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisi zarar sebebiyle karşılıksız kalan şirketin genel kurulu, sermayenin üçte biriyle yetinmeye karar verdiği takdirde sermaye azaltımının Kanunun 473 ilâ 475 inci maddelerine göre yapılacağı belirtilmiştir. 376’ıncı maddenin gerekçesinde de, genel kurulun 1/3 ile yetinme kararı alması durumunda sermayenin azaltılıp zararın bünye dışına atılması gerektiği belirtilmektedir. Sermayenin azaltılmasına ilişkin hükümler 6102 sayılı TTK’nin 473 ilâ 475 inci maddelerinde yer almaktadır. Öte yandan, 473’üncü madde gereğince, sermayenin hiçbir suretle TTK’nin, en az sermaye tutarı başlığı altında yer alan, 332’nci madde ile belirlenen en az tutardan aşağı indirilemeyeceği hükmünün de dikkate alınması gerekmektedir.
21.02.2012 tarihli ve B.07.1.GİB.4.38.15.01-KV-20-195-28 sayılı özelgede aşağıdaki açıklamalar yer verilmiştir;
“Sermaye azaltımının, ortaklar tarafından nakden veya aynen yapılan ödemelerden kaynaklanması halinde, ortakların esas olarak işletmeye koydukları sermayeyi Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde geri almış olmaları nedeniyle mükellefiyet statüsüne bakılmaksızın vergilendirme işlemi yapılmayacaktır.
Yapılacak olan sermaye azaltımında da, öncelikle değer artış fonu ve geçmiş yıl kârlarının işletmeden çekildiğinin kabulü gerekmekte olup, azaltılan sermaye tutarı, değer artış fonu ve geçmiş yıl kârları tutarından fazla ise, fazlalığın şirket ortakları tarafından nakit olarak konulan sermayeden kaynaklandığı kabul edilecektir. Bu hüküm ve açıklamalara göre;
– Şirketinizin yapacağı sermaye azaltımı karşılığında dikkate alınacak geçmiş yıl zararlarının, daha önce sermayeye eklenmiş olan değer artış fonuna ilişkin kısma mahsup edildiği kabul edilecek ve şirketin sermaye azaltımı yapacağı tutar üzerinden Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesinin Mülga “Yeniden Değerleme” başlıklı bölümünün birinci fıkrası uyarınca kurumlar vergisi hesaplanarak ödenecektir.
– Daha önce sermayeye eklenmiş olan değer artış fonunun geçmiş yıl zararlarına mahsubu işleminde, nakden veya hesaben bir ödeme bulunmamaktadır. Bu nedenle, üzerinden kurumlar vergisi hesaplanarak ödenen değer artış fonunun geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmesi işlemi, kâr payı dağıtımı olarak değerlendirilmeyecek ve kâr payı dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılmayacaktır.”
Özelgede belirtilen hususlar özetlenecek olursa; sermaye azaltımı, ortaklar tarafından nakden veya aynen yapılan ödemelerden kaynaklanırsa vergilendirme işlemi yapılmayacak olup sermaye azaltımının vaktiyle vergisi ötelenerek sermayeye ilave edilen geçmiş karları, yeniden değerleme artış fonu gibi kalemlerden oluşması durumunda bu tutarların kurumlar vergisi aranmaktadır. Öte yandan, zararın sermayeye mahsubu işleminde nakden veya hesaben bir ödeme bulunmadığından kâr payı dağıtımına bağlı gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır.

Örnek: (X) firmasının 31/12/2018 tarihindeki bilançosu aşağıdaki gibidir. Sermaye, ortaklar tarafından yapılan nakden veya aynen ödemelerden oluşmaktadır.
Aktif Pasif
Stoklar 300,000 Ticari Borçlar 300,000
Binalar 200,000 Özkaynaklar 200,000
Sermaye 600,000
Geçmiş Yıl Zararları -400,000
Toplam 500,000 Toplam 500,000

Sermayenin 2/3 oranından fazlası zararlar nedeni ile karşılıksız kaldığından dolayı genel kurul sermayenin 1/3 ile yetinme kararı almıştır. Bu durumda yapılacak muhasebe kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır.
————————————-/———————————
500 Sermaye 400,000
580 Geçmiş Yıllar Zararları 400,000
(Sermaye Azaltımı)
————————————-/———————————

Bu işlemden sonra (X) firmasının bilançosu aşağıdaki gibi olacaktır.
Aktif Pasif
Stoklar 300,000 Ticari Borçlar 300,000
Binalar 200,000 Özkaynaklar 200,000
Sermaye 200,000

Toplam 500,000 Toplam 500,000

Yukarıdaki örnekte, azaltımı yapılan 400.000-TL tutarın geçmiş karlarının sermaye ilave edildiğini varsayalım. Bu durumda, 400.000-TL firmanın ilgili yıl kurum kazancına dahil edilerek kurumlar vergisinin ödenmesi gerekecektir.

b) Sermayenin tamamlanması: 6102 sayılı TTK’nın 376’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de, sermayenin tamamlanması, bilânço açıklarının ortakların tamamı veya bazı ortaklar tarafından kapatılması olarak tanımlanmış olup ayrıca;
-kanuni yedek akçelerin yitirilen kısımlarının tamamlanmasına gerek olmadığı,
-genel kurulda sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde her ortağın zarar sebebiyle karşılıksız kalan tutarı kapatacak miktarda parayı vermekle yükümlü olduğu,
-her ortağın, payı oranında tamamlamaya katılabileceği ve verdiğini geri alamayacağı,
-bu yükümlülüğün, sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde olmayıp tamamen karşılıksız olduğu,
-ayrıca yapılan ödemelerin, gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak nitelendirilemeyeceği,
belirtilmiştir.
376’ıncı maddenin gerekçesinde, tamamlama ile, azaltılan sermaye kadar veya ondan fazla sermaye artırımı yapılması veya bilânço açıklarının pay sahiplerinin tümünce veya bazı pay sahipleri tarafından kapatılması ya da bazı alacaklıların alacaklarını silmesi olarak kastedildiği açıklanmıştır.
Sermayenin tamamlanmasında, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler bakımından TTK’nın 421 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, limited şirketler bakımından ise 603 ve devamı maddeleri uygulanır. Sermayenin tamamlanamaması, bazı ortakların kendi istekleriyle tamamlama yapmasına engel oluşturmaz. Bilanço zararlarının kapatılması için getirilen yükümlülükler uyarınca yapılan ödemeler öz kaynaklar içerisinde sermaye tamamlama fonu hesabında toplanır ve takip edilir.

Örnek: (X) firmasının 31/12/2018 tarihindeki bilançosu aşağıdaki gibidir.
Aktif Pasif
Stoklar 300,000 Ticari Borçlar 200,000
Binalar 200,000 Ortaklara Borçlar 200,000
Özkaynaklar 100,000
Sermaye 600,000
Geçmiş Yıl Zararları -500,000

Toplam 500,000 Toplam 500,000

Sermayenin 2/3 oranından fazlası zararlar nedeni ile karşılıksız kaldığından dolayı genel kurul geçmiş yıl zararı toplamı olan 500.000-TL kadar tutarın tüm pay sahipleri tarafından tamamlanmasına karar vermiştir. Bu kapsamda, ortaklardan şirketten alacağı olanların alacaklarını silmesi, diğerlerin ise nakit ödemede bulunması kararlaştırılmıştır. Bu durumda yapılacak muhasebe kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır.
____________________________ / _________________________
131 Ortaklardan Alacaklar 300.000
331 Ortaklara Borçlar 200.000
529 Diğer Sermaye Yedekleri 500.000
-Sermaye Tamamlama Fonu
____________________________ / _________________________

Ödeme yapılınca da aşağıdaki şekilde muhasebeleştirilecektir.
____________________________ / _________________________
102 Bankalar 300.000
131 Ortaklardan alacaklar 300.000
____________________________ / _________________________

Bu işlemden sonra (X) firmasının bilançosu aşağıdaki gibi olacaktır.
Aktif Pasif
Bankalar 300,000 Ticari Borçlar 200,000
Stoklar 300,000 Özkaynaklar 600,000
Binalar 200,000 Sermaye 600,000
Diğer Sermaye Yedekleri 500,000
Geçmiş Yıl Zararları -500,000

Toplam 800,000 Toplam 800,000

c) Sermaye artırımı: Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması karşında genel kurulun alabileceği diğer bir karar ise sermaye artırımı kararıdır. TTK’nin 456’inci ila 472’inci maddelerinde esas sermayenin artırılmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Genel kurul, sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması ile birlikte eş zamanlı olarak istenilen tutarda artırımına karar verebilir. Sermayenin azaltılması işlemi ile birlikte eş zamanlı sermaye artırımında artırılan sermayenin en az dörtte birinin ödenmesi şarttır. Öte yandan, genel kurul, sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması yoluna gitmeden sermaye artırımına karar verebilir. Bu şekilde yapılacak sermaye artırımında sermayenin en az yarısını karşılayacak tutarın tescilden önce ödenmesi zorunludur.
Örnek: (X) firmasının 31/12/2018 tarihindeki bilançosu aşağıdaki gibidir.
Aktif Pasif
Stoklar 300,000 Ticari Borçlar 300,000
Binalar 200,000 Özkaynaklar 200,000
Sermaye 600,000
Geçmiş Yıl Zararları -400,000
Toplam 500,000 Toplam 500,000

Sermayenin 2/3 oranından fazlası zararlar nedeni ile karşılıksız kaldığından dolayı genel kurul sermayenin 1.400.000-TL’ye çıkarılmasına karar vermiştir. Bu durumda yapılacak muhasebe kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır.
____________________________ / _________________________
501 Ödenmemiş Sermaye 800.000
500 Sermaye 800.000
____________________________ / _________________________

Ödeme yapılınca da aşağıdaki şekilde muhasebeleştirilecektir.
____________________________ / _________________________
102 Bankalar 800.000
501 Ödenmemiş Sermaye 800.000
____________________________ / _________________________

Bu işlemden sonra (X) firmasının bilançosu aşağıdaki gibi olacaktır.
Aktif Pasif
Bankalar 800,000 Ticari Borçlar 300,000
Stoklar 300,000 Özkaynaklar 1,000,000
Binalar 200,000 Sermaye 1,400,000
Geçmiş Yıl Zararları -400,000
Toplam 1,300,000 Toplam 1,300,000

3. Diğer Çözüm Önerileri
Geçmiş yıl zararlarının, özkaynakların önemli kısmını karşılıksız bırakması ve/veya içinde bulunulan yılın da gelir tablosunun zararla kapanacak olması nedeni ile sermayenin 3/2’sinin karşılıksız kalma riskinin olması durumunda firmalar bilanço üzerinde teknik iflas durumuna düşmemek için aşağıdaki yöntemleri kullanarak zararı küçültmek veya özkaynakları güçlendirme yöntemini uygulayabilirler. Bu yöntemlerin çözüm olup olamayacağı hususu firmanın işlemlerindeki rakamlarının büyüklüğüne göre değişecektir.

a) Birleşmeye katılma: 6102 sayılı TTK’nın 376’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliği’nin 14’üncü maddesinde yapılan düzenlemeler doğrultusunda, sermaye kaybı veya borca batık durumda olan bir şirket, kaybolan sermayeyi karşılayabilecek tutarda serbestçe tasarruf edilebilen özvarlığa sahip bulunan bir şirket ile birleşebilir. Birleşmeye taraf olan bir şirketin, sermayesiyle kanuni yedek akçeleri kaybolmuş veya borca batık durumda olması halinde; birleşmeye taraf olan diğer şirketin kaybolan sermayeyi veya borca batıklık durumunu karşılayacak miktarda serbestçe tasarruf edebileceği özvarlığa sahip bulunduğu ve buna ilişkin tutarların, hesap şekli de gösterilerek doğrulandığı veya belirtilen durumların mevcut olmadığının doğrulandığı yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ile ortaya konulması gerekir. Devrolunan şirketlerin denetime tabi olması halinde bu rapor, denetime tabi şirketin denetçisi tarafından da hazırlanabilir.

b) Henüz ödenmemiş olan döviz cinsinden borçlanmalardan kaynaklanan kur farkı zararlarının dikkate alınmaması: 6102 sayılı TTK’nın 376’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliği’nin geçici 1’inci maddesinde, 1/1/2023 tarihine kadar, 6102 sayılı Kanunun 376’ncı maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları dikkate alınmayabileceği hususu düzenlenmiştir. Dolayısıyla, işletmenin henüz ödemediği döviz cinsinden borçlanmaların bulunması durumundan, söz konusu ihtiyari hakkın kullanılarak bu borçlanmalardan kaynaklanan kur farkı zararlarının hesaplamalardan elimine edilmesi teknik iflas sınırına ilişkin hesaplamalarda işletmenin lehine bir durum oluşturacaktır.

c) Gayrimenkullerin Değerleme İşleminin Yapılması: Çok eski tarihlerde bilançosuna gayrimenkul kaydeden firmaların bilanço değeri ile gerçek değeri arasında hatırı sayılır oranda fark olabilmektedir. Böyle bir durumun varlığı halinde gayrimenkullerin değerlenmesi bilançonun aktif ve özkaynaklarını kuvvetlendirici bir sonuç doğuracaktır. VUK Geçici 31’inci maddesi, tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin (finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler ile bu Kanunun 215 inci maddesi uyarınca kendilerine kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç) bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazlarını (sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmazlar hariç) 30/9/2018 tarihine kadar mezkur maddede belirtilen şartlarla yeniden değerleyebilme imkanı vermektedir. Gayrimenkul değerlemesi konumuz olmadığından dolayı detaya girilmemiştir, ancak detay bilgi için VUK’nun Geçici 31’inci maddesi ile 500 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine bakılabilir.

d) Yapılması İhtiyari Olan Gider Kayıtlarının Yapılmaması: Şirketin zarar içinde olması ve TTK 367 madde kapsamında teknik iflas durumu ile karşı karşıya kalınması durumunda bilançoya yansıyacak zarar tutarını düşürmenin bir yolu da ilgili dönemde amortisman ayırmamaktır. Ancak, bu durumda VUK 320’ıncı madde uyarınca, amortismanın herhangi bir dönemde yapılmamasının amortisman suresini uzatmadığı hususunun dikkate alınması gerekmektedir.

e) Gider veya Maliyet Olarak Dikkate Alınması İhtiyari Olan Harcama Kalemlerinin Maliyet Olarak Dikkate Alınması: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, gayrımenkullerde maliyet bedeline giren giderler başlığı altında düzenlenen, 270’ıncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, gayrimenkullerde, maliyet bedeline, satınalma bedelinden başka noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergilerini gayrimenkulün maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.
Ayrıca, Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin ”III/C-2. İndirilemeyecek KDV” başlıklı bölümünde; ”Kanunun 30/b maddesine göre, faaliyetleri; kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması, taksicilik işletmeciliği yapılması veya binek otomobillerinin çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobillerinin alışlarında ödenen ve faturalarda ayrıca gösterilen KDV indirim konusu yapılabilir. Buna göre, binek otomobillerini yukarıda belirtildiği şekillerde işleten mükellefler bu amaçla kullanılan binek otomobilleri ile ilgili olarak indirim hakkından yararlanabilir. Ancak, mükelleflerin işletme amacı dışında iktisap ettikleri binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen KDV’nin indirimi mümkün değildir. İndirim konusu yapılamayan bu vergi, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları çerçevesinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilir. Bu uygulama binek otomobili işletmeciliği ile uğraşan mükelleflerin işletme amacı dışında satın aldıkları binek otomobilleri için de geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
Şirketin gelir tablosunun zarar ile kapanması ve TTK 367 madde kapsamında teknik iflas durumu ile karşı karşıya kalınması ihtimali durumunda bilançoya yansıyacak zarar tutarını küçültmek için kanun koyucu tarafından, gider veya maliyet arasında mükellefe ihtiyari hak verilen, gayrimenkullerin satın alınması ile ilgili noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tüketim Vergileri ile binek otomobillerin Katma Değer Vergileri maliyet bedeline eklenebilir.

f) Sat-Geri Kirala İşlemleri: Firmanın özkaynak ve likiditesini artıran diğer bir işlem ise her türlü taşınır ve taşınmaz malların 6361 sayılı Kanun kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, kurumlar tarafından finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına satış işlemidir. Sat-Geri Kirala işlemleri, 5020 sayılı KVK’nın 5/1-e maddesi ile kurumlar vergisinden, 3065 sayılı KDV’nin 17/4-y maddesi ile katma değer vergisinden, 6361 sayılı Kanunun 37/1 maddesi ile damga vergisinden ve 6361 sayılı Kanunun 37/2 maddesi ile tapu harcından istisnadır. Sat-Geri Kirala işlemleri yazımızın konusunu teşkil etmediğinden ayrıntıya girilmemiştir, ancak detay bilgi için ilgili maddelere bakılabilir.

4. Sonuç
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması durumunda genel kurulun, sermayenin üçte biri ile yetinilmesi ve Kanunun 473 ilâ 475 inci maddelerine göre sermaye azaltımı yapılması, sermayenin tamamlanması, sermayenin artırılması kararlarından birini vermemesi halinde şirket kendiliğinden sona ermektedir. Genel kurulun teknik iflas riskinden kaçınmak için alacağı kararlarda vergi mevzuatında belirtilen hususlar doğrultusunda işlem yapılmaması durumunda işletme, vergi tarhiyatları ve cezalar ile karşı karşıya kalabilecektir. Firmaların gelir tablolarının zarar ile kapanması ve teknik iflas ihtimali ile karşı karşıya kalmaları durumunda bilançoya yansıyacak zararı küçültme politikası önem arz etmekte olup yazımızın 3. bölümünde belirtilen hususlar bu kapsamda dikkate alınabilir.

Heybet BER

Kaynaklar:
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
-213 sayılı Vergi Usul Kanunu
-5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
-3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
-6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring Ve Finansman Şirketleri Kanunu
-6102 sayılı TTK’nın 376’nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ